~~19’uncusu 2014 yılı içinde toplanması planlanan Milli Eğitim Şurası, MEB Şurası Yönetmeliğinin 5.maddesinde, “; Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Türk millî eğitim sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder; tavsiye kararları alır.” şeklinde tanımlanmaktadır (MEB, 2014).

Her ne kadar, MEB Şurası kararları tavsiye niteliğinde olsa da, alınan birçok kararın ileriki yıllarda hayata geçirilmesi beklenir. Çünkü tanımından da anlaşılacağı üzere Bakanlığın en yüksek danışma organıdır.

Birçok yazımızda tartıştığımız ve halende görevden alma, yeniden görevlendirme süreci devam eden eğitim yöneticisi görevlendirme süreci, eğitim kamuoyunda büyük tartışmalar yarattı.

Geçen haftaki yazımızda eğitim yöneticiliği konusunun AKP programında ne şekilde yer aldığının ve şu anki uygulamayla örtüşüp örtüşmediğini tartışmış ve bu uygulamanın AKP programına bile ters olduğunu ortaya koymuştuk (Damar, 2014).

Bu noktada eğitim yöneticiliği konusunun, Kasım-2010 tarihinde toplanan 18. Milli Eğitim Şurası kararlarında nasıl yer aldığına bakmak, şu anki uygulamanın ne derece düşünülmüş bir karar olduğunun anlaşılması anlamında önemlidir.

Eğitim yöneticiliği ile ilgili olarak, 18. MEB Şurası kararlarının “Eğitim ortamları, kurum kültürü ve okul liderliği” başlıklı bölümünde yer alan bazı maddeler şu şekildedir;

“-Kurumsallaşma, bir kurumun ortak kültürünün oluşması süreci olup bu konuda en önemli etmenlerden biri de okul yöneticileridir. Bu nedenle okulda güven, karşılıklı saygı, sevgi, hoşgörü, başarı gibi değerlere dayalı okul kültürünün oluşmasında liderlik rolünü üstlenebileceklerin yönetici olarak atanmaları hususunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

-Okullarda kültürel yönden ortak kültür çevresinde bütünleşmenin sağlanması için okul müdürlerinin kültürel liderlikle ilgili yeterliliklere sahip olmaları sağlanmalıdır.

-Güçlü okul kültürlerinin oluşturulup sürdürülebilmesi için okullarda öğretmen ve yöneticilerin uzun süreli istihdamını sağlamaya dönük tedbirler alınmalıdır.

-Güçlü okul kültürleri, okula dış çevreden gelebilecek olumsuz etkilere karşı koruyucu bir kalkandır. 2023 yılına kadar ülkemizdeki demokratikleşme eğilimlerini de dikkate almak suretiyle okulların kendilerine özgü kimlik ve okul kültürleri oluşturabilecekleri ve “okula dayalı yönetim” anlayışı doğrultusunda özerk yapılara kavuşturulmaları sağlanmalı, okul yönetimleri yetkilendirilmeli ve güçlendirilmelidir.

-Okul kültürlerinin kurumsal değişime katkı sağlaması amacıyla okul müdürlerinin, söz konusu kültürü araştırmak, teşhis etmek, yönetmek, değiştirmek ve dönüştürmek için dönüşümcü liderlik özelliklerine sahip olmaları sağlanmalıdır.

-Okul müdürlerinin eğitim- öğretim liderliği ve işletme yöneticiliği rolleri birbirinden ayrı düşünülmeli, okul yöneticileri genel idari hizmetler sınıfına alınmalı, yeni kadro ihdası yapılmalıdır. Okul müdürlerinin seçimi ve istihdamında portfolyo, süreç değerlendirme vb. natif seçme yöntemleri esas alınarak geliştirilecek mesleki yeterlilikler dikkate alınmalı, okulların idari ve akademik örgütlenmesi yeniden tasarlanmalı ve bu amaçla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik yapılmalıdır.

-Okul yöneticiliğine atamada kadın yöneticilerin sayısını arttırmaya dönük teşvikler sağlanmalı; okulların özellikleri dikkate alınarak müdür yardımcılığı ve rehber öğretmen atamalarında kadınlar için norm kadro tahsis edilmeli, sınıf rehber öğretmenlerine rehberlik eğitimi sağlanmalıdır.

-Okul yöneticilerinin, moral lider olarak söz ve davranışlarıyla okul toplumunun üyeleri için bir davranış ve rol modeli olmaları sağlanmalı, okul müdürleri etik liderlik davranışları sergilemelidir.

-Okul yönetimiyle ilgili mevzuat sadeleştirilerek yöneticilerin, liderlik davranışı sergileyebilmeleri için başta müdür yardımcılarını atayabilme yetkileri olmak üzere, inisiyatif alanları genişletilmeli, yetki ve sorumlulukları yeniden belirlenmelidir.

-Hesap verilebilir bir okul anlayışı geliştirebilmek için yöneticiler, okul yönetimi ve performansıyla ilgili geliştirilecek nesnel ölçütlere dayalı olarak değerlendirilmeli, buna bağlı olarak ödül, teşvik ve yaptırım sistemi geliştirilmelidir.

-Okul yöneticilerinin, atanacakları bölge ve okullarla ilgili vizyoner liderlik özelliklerine sahip olmaları bir ölçüt olarak değerlendirilmelidir.

-Okul lideri yetiştirme ve istihdamında, Türkiye’nin bölgesel koşulları göz önünde bulundurularak okul liderlerine zor koşullarda görev yapacak ve sorumluluk alacak yeterlilikler kazandırılmalıdır.

-Okul yöneticileri yeterliliklerinin geliştirilmesi için, beş yılda bir yönetim, bilişim, iletişim, liderlik, toplantı ve zaman yönetimi vb. konulardan hizmet içi eğitim seminerlerine alınmalıdır. Program ve eğitimler, uygulamaya dönük ve sorun çözmeye odaklı tasarlanmalıdır.

-Okul müdürlerinin rotasyonu yeniden değerlendirilmeli, söz konusu uygulamaların başarılı okul yöneticilerinin motivasyonunu olumsuz şekilde etkileyen bir cezalandırma yolu olarak algılanmaması sağlanmalıdır.” (MEB, 2014).

Bu kararların satır aralarına bakıldığında; eğitim yöneticiliğinin, “okul liderliği” olarak değerlendirildiği ve okul kültürünün oluşmasında en önemli unsur olduğu; okula dayalı yönetim uygulamasında eğitim yöneticilerine önemli roller atfedildiği; eğitim yöneticilerinin “kültürel liderlik”, “dönüşümcü liderlik”, “vizyoner liderlik”, “moral liderlik” ve “demokratik liderlik” gibi özelliklere  sahip olması gerektiği; eğitim yöneticilerinin uzun dönemli ve kadrolu istihdamına önem verilmesi gerektiği; rotasyonların bir cezaya dönüşmemesi gerektiği şeklinde bir anlayışın olduğu görülmektedir.

Okul müdürlerinin seçimi ve istihdamında ise portfolyo, süreç değerlendirme gibi natif seçme yöntemleri esas alınarak geliştirilecek mesleki yeterliliklerin dikkate alınması gerektiğinden hareketle daha önce uygulanan ve sadece sınava dayalı okul müdürü-müdür yardımcısı seçimini aşan bir yöntemin uygulanacağından söz edilmektedir.
Ancak gelinen aşamada, okul yöneticilerinin seçiminde sadece belirli sürelerde öğretmenlik yapmak şartının yeterli olması, herhangi bir seçme sınavı uygulanmaması, Şura kararlarında yer alan “liderlik” niteliklerinin hangi ölçütlerle belirleneceği, “okul kültürü”nün oluşmasındaki kalıcılığın ve sürekliliğin hangi uygulama ve araçlarla sağlanacağı, belirsizdir.

Üstelik, okul yöneticiliği değerlendirilmesinde, okul toplumunun % 40, il-ilçe milli eğitim müdürlüklerinin % 60 oranında söz sahibi  olması ve ilk değerlendirmede 9 bine yakın okul müdürünün görevden alınması, görevde kalan okul müdürlerinin de % 80-85 oranında Eğitim Bir Sen üyelerinden oluşması, daha ilk günden bu uygulamanın nasıl devam edeceği konusunda eğitim kamuoyunda olumsuz bir kanaat oluşmasına neden olmuştur.

Bu arada Şura kararlarında yer alan, kadın yöneticilerin sayısını arttırmak ve okul müdürlerinin, müdür yardımcılarını seçme yetkisini tanımak gibi bazı önerilerin hayata geçirildiğini de ifade etmek gerekiyor.

AKP Hükümeti, “Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticiliklerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik” ile kendi programlarında yer alan hükümlere aykırı davrandığı gibi, 18. MEB Şurası kararlarına ve bu kararların özünde yer alan ilkelere de aykırı bir yol izlemiştir.

Kaynaklar

Damar, A. (2014) AKP Programı ve Eğitim Yöneticiliği http://www.haber3.com/akp-programi-ve-egitim-yoneticiligi-108152y.htm Erişim Tarihi: 02.09..2014

MEB, (2014) http://mevzuat.meb.gov.tr/html/sura_1/sura_1.html Erişim Tarihi: 29.08.2014

MEB, (2014) http://www.meb.gov.tr/duyurular/duyurular2010/ttkb/18Sura_kararlari_tamami.pdf Erişim Tarihi: 02.09..2014