İnsanın en önemli özelliklerinden biri de öğrenebilme becerisidir. Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelerdir. Bir bilgi ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması gerekmektedir. Yeni öğrenmeler ile kişinin kapasitesi gelişir, önceden yapamadığı bir şeyi yapabilir hale gelir. Daha geniş anlamda, öğrenme sonucu, birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar. Yaşantı sonucu davranışta meydana gelen nispeten sürekli değişikliktir. Çevreye uyum sürecidir. Bu bakımdan: ihtiyaçları daha iyi karşılayacak biçimde düzene koyma ya da yeni bir durum karşısında bunları yeniden örgütleme anlamına gelir.
Davranışta öğrenme sonucu meydana gelen değişmeleri, olgunlaşmanın etkilerinden ve geçici fizyolojik değişmelerden ayırt etmek gerekir. Organizmanın içinde var olan yeteneklerin kendiliğinden gelişmesine ve varabileceği düzeye varmalarına ‘olgunlaşma’ denmektedir. Olgunlaşma: organizmanın temelindeki potansiyel güçlerin göreve hazır bir duruma ulaşmasıdır. Öğrenme aktif bir oluşumdur; yaşantılar sonucu meydana gelir. Öğrenmeyi bireyin kendi tepkileri, etkinlikleri ve yaşantıları yoluyla çevresine uyum tarzını değiştiren davranışlar geliştirmesi veya davranışlarının farklılaşması olarak tanımlayabiliriz. Bireyin çok fazla tekrarlanmış uyarıcılara karşı alışma sonucu duyarlılığını kaybetmesi şeklindeki bir davranış değişikliğine öğrenme diyemeyiz.
Bilinen üç tür öğrenme vardır. Bunlardan birincisi klasik şartlandırma yoluyla öğrenmedir. Bu tip öğrenmenin temeli Pavlov’un köpeklerle yaptığı deneylere dayanır. Bu deneylerde nötr bir şartlandırma uyarıcısı (zil sesi), belli bir tepkiyi (ağızdan salya gelmesi) uyandıran şartlandırıcı olmayan bir uyarıcıyla (yiyecek) aynı anda bir çok kereler deney hayvanına uygulanmış, sonuçta şartlandırma uyarıcısı da şartlandırıcı olmayan uyarıcının ortaya çıkardığı tepkiyi ortaya çıkarmıştır. Buna şartlı refleks denir. Bu tür şartlandırma Öğrenmesinin tarihsel bir örneği de Watson ve Payenr’in 1920’de Albert adlı on bir aylık bir çocukta aynı yolla bütün beyaz nesnelere karşı fobik bir durum oluşturmalarıdır. Klasik şartlandırmanın bazı insan tutumlarının oluşumunda da önemli bir yer tuttuğu sanılmaktadır.
İkinci öğrenme türü uyarısız şartlandırma yoluyla olandır. Bu tip şartlandırmada şartlandırıcı olmayan uyarıcı yoktur, uyarıcı ve tepki, klasik şartlanmada olduğu gibi kısa süreli olarak ortaya çıkan belirli bir olay değildir. Uyarısız şartlandırma yaşamın karmaşası içinde organizmanın hangi davranışın ödüle, hangi davranışın cezaya karşılık geldiğini öğrenmesidir, öğrenilen tepki, klasik şartlandırmadan farklı olarak, denek ödüllenen tepkiyi yaparsa pekiştirilir. Uyarısız şartlandırma Skinner’ in ünlü kutusunda farelerle yaptığı deneylerle saptanmıştır. Gündelik hayatımızdaki kaslarımızı kullanarak yaptığımız bütün işlevler, uyarısız şartlandırma yoluyla öğrenilmektedir.
Üçüncü öğrenme türü, diğer organizmalardan ziyade insan organizmasıyla İlgilidir. Bilişsel öğrenme adı verilen bu türde diğerlerinden farklı olarak pekiştirici bulunmaz; ağırlığı bilgi depolama ve bilgi işleme oluşturur. Bir kitaptan, bir sohbetten öğrendiklerimiz bilişsel öğrenmeye girer. Bunların yanı sıra insan öğrenmesiyle ilgili genel olarak şunlar söylenebilir: Bireyin öğrenme yeteneğini etkileyen en önemli elken zekâdır. Zekâ yüksekliğiyle öğrenme hızı doğru orantılıdır. Yaş, öğrenmeyi etkileyen bir diğer etkendir. Öğrenme ilk yetişkinliğe kadar artar, sonra bir süre aynı kalır, orta ve ileri yaşlarda azalır. Bireyin daha önceki öğrenmeleri yeni bir öğrenme durumunda tavrının ne olacağının belirlenmesinde önemlidir. Birey öğrenmek için daha önceki öğrenmelerine benzer durumları tercih eder. Eğer öğrenilecek malzeme toplu olarak öğrenilemeyecek kadar uzunsa parçalar halinde öğrenilmesi, öğrenmenin verimini arttırır. Öğrenmenin sonucunun nasıl olacağının bilinmesi öğrenmeyi kolaylaştırır.
Son yıllarda yetişkinlerde çok önemli bir öğrenmeme hastalığı mevcuttur. Aynı işi yapanlar belli bir süreden sonra kendilerini yenilemeyi bırakırlar. “Bildiğini zannetmek öğrenmenin en büyük düşmanıdır” atasözü meramımızı en iyi anlatan cümledir. Bu hastalığa tutulmuş çevrenizdeki kişileri tanıyabiliyor musunuz? ([email protected])