Devlette, Nepotizm Sona Erecek mi?

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: "Türkiye'deki kamu yönetiminin işleyişinin bütünüyle sivilleşmesi, şeffaflaşması ve demokratikleşmesi için gerekli adımlar atılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu bürokrasisi, vatandaşlarımızın hepsine açık hale gelecektir. Burada sadece üç temel ilkemiz olacak; ehliyet, liyakat ve millete sadakat. Ehliyet, liyakat ve millete sadakat çerçevesinde kamu yönetimi, Türkiye'nin bütün yurttaşlarına açık hale gelecektir." dedi.

Kurtulmuş’a bu sözleri söyleten  gerçekliğin, 14 yıllık AKP hükümetleri süresince, devlet kurumlarına eleman alımında ve bu kurumlarda statü yükselmelerinde ehliyet, liyakat ve kariyer ilkelerinin yok sayılarak, tamamen nepotizm ilişkileri bağlamında FETÖ örgütü ve diğer AKP yandaşlarının korunup, kollanması sonucunda; bu örgütün 15 Temmuz darbesine kalkışacak düzeyde devlet kurumlarında yer edinmiş olmasıdır.

Nepotizm ve örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiyi inceleyen Karahan ve Yılmaz (2014)’a göre nepotizm; kamu görevlerinde, yönetimin kendine yakın hissettiği  bazı kişileri haksız yere ve yasalara aykırı olarak desteklemesi, koruması, kayırması; bir kimsenin beceri, yetenek, başarı ve eğitim düzeyi gibi liyakat ile ilgili faktörleri dikkate alınmaksızın, sadece ilişkilerin esas alınarak istihdam edilmesi olarak tanımlanmaktadır.

AKP’nin nepotizm uygulamaları hukuksal olarak yasal altyapısı olmayan bir uygulamadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Temel ilkeler başlıklı bölümünde yer alan 3.maddeye göre;

Kariyer: Devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânını sağlamaktır.

Liyakat: Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır.

İşlerin ehline verilmesi olarak özetlenebilecek olan liyakat, verilecek hizmetlerin olası en layık personel tarafından yaptırılmasını hedefleyen personel seçimi ve rütbe yükselmesi kıstasları toplamıdır. Layık olmanın tek önemli şart olarak kabul edilmesi, kamu hizmetlerinin sadece liyakati olanlar tarafından yerine getirebileceğini sağlayacağından layık olmayanların kamu görevlisi olması ya da yükselmeleri engellenir. Layık olma durumu dinamik olduğundan zamanla liyakatini kaybedenlerin kamu hizmetinden uzaklaştırılarak bu hizmetlerin sürekli en iyi personel tarafından yürütülmesi sağlanır.

Liyakat, bir insanın değerli olduğu alandaki özel bir kudreti veya yeteneğinden oluşur. Memurların işe alınması, mesleki ehliyete göre yapılır. Memurun ehliyeti, diploma ve özel sınavlarla ölçülür. İdare içinde bir kariyer sistemi bulunmaktadır. Memur, bu kariyer sistemi sayesinde göreve başladığı basamaktan daha üst makamlara doğru yükselebilir. Yükselme; kıdem, “liyakat” ve üstlerin değerlendirmelerine göre yapılır.

Bu anlamda, bürokraside ve işe alımlarda liyakate dayalı ilişkilerin hâkim olmasının kamu hizmetlerinde verimliliği ne yönde etkilediği ile ilgili araştırmalar da yapılmaktadır. Bunlardan biri Aydın’ın (2012) ‘Weberyen Bürokraside Liyakat ve Türk Kamu Bürokrasisinden Bir Kesit’ başlıklı araştırmasıdır. Weberin bürokrasi modelinin tanımlanan özelliklerinden biri devlet memurlarının, kast, ırk, sınıf veya dil kıstasından ziyade, başarı ve liyakat kıstasına göre seçilmesidir. Bu “tarafsız yarışma” ile seçim anlamına gelir. Personel seçmede kullanılan kıstas, belirlenmiş pozisyon için hem onların eğitim ve tecrübeleri hem de genel yetenek ve entelektüel kabiliyetleri üzerinden olabilir. Her durumda bürokrasi, uygun pozisyonu doldurmak için mantıksal anlamda en iyi niteliklere sahip personeli seçmiş olmalıdır.

‘Bürokraside liyakat sistemi çalışırsa, işleyiş iyileşir” ana hipotezi çerçevesinde elde edilen bulgular şu şekildedir;

1- Bürokrasinin ilgili bütün tarafları, bürokrasinin işleyişinden şikâyetçidir.

2- Bürokrasinin ilgili bütün tarafları, memurların keyfi olarak işi yavaşlattıklarına önemli ölçüde kanaat getirmektedir.

3- Bürokrasinin ilgili bütün tarafları, bürokratik hiyerarşi basamaklarında liyakate göre ilerlemenin düşük olduğu kanaatindedir.

4- Bürokrasinin ilgili bütün tarafları, bürokratik hiyerarşi basamaklarında liyakate göre ilerlemenin, bürokratik işleyişi iyileştireceği kanaatindedir.

Türkiye’de devlet kurumlarında çalışan memurlar açısından liyakate göre yükselme ve işe alma yerine nepotizm uygulamalarının hâkim olması, bütün vatandaşlara tarafsız şekilde yansıması gereken hizmetleri de etkilemiştir. Memurlar ve yöneticiler partizanlaştıkça, vatandaşları da ‘bizden olanlar ve olmayanlar’ şeklinde kayırmaya başlarlar. Bu durum devletin bizzat partileşmesi anlamına gelir. Oysa devlet bütün partilerin mensuplarını ve hatta hiçbir partiye mensup veya destekçi olmayanları da eşit şekilde kapsayan, koruyan, kollayan bir yapıdır ya da öyle olması beklenir.

Kurtulmuş’un, kamu bürokrasisi ilkelerini sıralarken üç temel ilkeden ehliyet, liyakat ve millete sadakatten söz etmesi düşündürücüdür. Sanki 14 yıldır iktidarda başka bir parti varmış ve kamu bürokrasisinde nepotizm ilkeleri uygulamış da, AKP yeni iktidar olmuş ve bu ilkeleri uygulayacak.

Kurtulmuş’a, 657 sayılı DMK’nin, ‘Ödevler ve Sorumluluklar’ bölümünde yer alan ‘Sadakat’ maddesini hatırlatmak isteriz; “Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadırlar. Devlet memurları bu hususu "Asli Devlet Memurluğuna" atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimle yetkili amirlerin huzurunda yapacakları yeminle belirtirler ve özlük dosyalarına konulacak aşağıdaki "Yemin Belgesi"ni imzalayarak göreve başlarlar.”

Bu noktada, Kurtulmuş’a, bir zamanlar kendi elleriyle devlete yerleştirdikleri FETÖ üyesi memurların, göreve başlarken ettikleri yemine uymayarak, devlet memuruna yakışmayacak eylemlerde bulunmasının, liyakat ve sadakatle görevlerini yapmakta olan bütün memurları zan altında bırakmak olduğunu da hatırlatmak isteriz.

AKP, 14 yılda her türlü nepotizm uygulamasının yanında, 15 Temmuz darbesi sonrası itiraflarla ortalığa saçılan ve sistemli-planlı bir şekilde hayata geçirilen sınav sorularının çalınması kepazeliğini de kamu kamusal yaşantımıza sokmuştur.

Sorunumuz, devlet bürokrasisinin işleyişinde, işe alımlarda, yükselmelerde, yer ve kurum değiştirmelerde, ilkelerimizin olmaması değil, 657 sayılı  DMK’de var olan ilkelerin AKP Hükümetleri tarafından uygulanmaması, işletilmemesi ve adeta askıya alınması; bunun yerine her türlü nepotizm uygulamalarının ikame edilmesidir.

Hükümet’in, bu konuda nepotizm uygulamalarından vazgeçip, Kurtulmuş’un sözünü ettiği ehliyet, liyakat ve millete sadakat ilkelerini uygulayacağı konusunda ümitvar olmadığımızı da eklemek isteriz. Çünkü ‘dakika bir gol bir’ sözünü doğrularcasına, sözleşmeli öğretmen alımlarında getirilen sözlü sınav uygulamasının, bu ilkelerden ziyade nepotizm uygulamalarına daha uygun olduğunu tüm kamuoyu bilmektedir.

Numan Kurtulmuş Kamu Personeli Alımlarındaki En Önemli Unsuru Açıkladı.

Karahan, Atila ve Yılmaz Hüseyin (2014). NEPOTİZM VE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ VE BİR UYGULAMA. Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi

ISSN: 1303 – 8370 / Nisan 2014 / Yıl: 14 / Sayı: 27

DEVLET MEMURLARI KANUNU.

Bahadır Şahin (2016). KAMU PERSONEL SİSTEMİNDE İŞE GİRME VE YÜKSELMEDE ÇAĞDAŞ LİYAKAT KAVRAMLARI. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 25, Sayı 1, 2016, Sayfa 231-242

Nurettin Aydın (2012). WEBERYEN BÜROKRASİDE LİYAKAT VE TÜRK KAMU BÜROKRASİSİNDEN BİR KESİT: ‘Siyasetin Bürokrasi İronisi’ Sayıştay Dergiṡi̇ - Sayı:85/ Nisan-Haziran 2012

Yemin Metni: Türkiye Cumhuriyeti  Anayasasına, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.