Kamu kurum ve kuruluşlarının iş ve eylemlerinde uymak zorunda oldukları hukuk normları arasında takip edilmesi gereken bir hiyerarşi bulunmaktadır. Normlar hiyerarşisi olarak ifade edilen bu sıralamayla, hukuk kuralları ile elde edilmek istenen toplumsal ahengin, hukuk düzeni içinde de sağlanması amaçlanmaktadır.

1982 Anayasa’sına normlar hiyerarşisi kavramı çerçevesinde bakıldığında ortaya; Anayasa, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler ve genelgeler şeklinde bir sıralama çıkmaktadır. Bu sıralamada her bir norm kendinden sonra gelen hukuk normuna kaynak teşkil etmekte ve sıralamada sonraki normlar, önceki normlara uygun olmak zorundadır.

Hükümet tarafından, 4+4+4 Eğitim Yasası çıkarılırken gerek sürenin kısalığı, gerekse çıkarılacak düzenlemelerle ilgili özensizlik, ortaya çok çelişkili durumların çıkmasına neden oldu.

Bu çelişkilerin bazılarını daha önceki yazılarımda ayrı ayrı ele alarak incelemiştim. Zaman içinde bu çelişkilerin biteceğini ve yasanın eksikliklerine rağmen uygulamada yerli yerine oturacağını sanmıştım. Ancak geçen sürede, çelişkiler azalacağına daha da arttı.

Örnek vermek gerekirse;

İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin birçok maddesi, yeni yasaya uygun değil, detaylı bir inceleme yapılarak, bu yönetmeliğin acilen düzeltilmesi gerekiyor.

Stratejik Planlar, hem Bakanlık bazında, hem de en alt düzeydeki okul ve kurum bazında tümden değiştirilmelidir.

İlköğretim Kurum Standartları ile ilgili yapılan çalışmalar, ilköğretim okullarının, ilkokul ve ortaokul olarak ayrılmasıyla boşa düşmüştür. Bu çalışmalar yeniden düzenlenmelidir.

Okul-Aile Birlikleri Yönetmeliği geçen yıl değiştirilmiş, birlik yönetiminde yer alan, memur üyeler çıkarılmış ve tamamen velilerden oluşan bir yönetim yapısı oluşturulmuştur. Ancak bu değişiklik yapılırken, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde, Okul-Aile Birliği halen “Okul ile aile arasındaki bütünleşmeyi, dayanışmayı ve iş birliğini sağlamak amacıyla yönetici, öğretmen ve velilerden oluşan birliği” denilerek yapılan değişiklik, yok sayılmış, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğiyle uyumlulaştırılmamıştır. Bu çelişki nedeniyle, bazı ilköğretim okullarımız sene başı öğretmenler kurulu toplantısında, okul-aile birliklerine müdür yardımcısı ve öğretmen üye seçmiştir. Bu durumda, her iki yönetmelikten hangisinin hiyerarşik açıdan daha üstte olduğu konusunda çelişkiye düşülmüştür.

Bunların yanında, Bakanlık değişik zamanlarda, çeşitli konularla ilgili aldığı kararlarla ve çıkardığı genelgelerle çözüm olmak yerine, işleri dahajanskamu da karmaşıklaştırmıştır.

Bu çelişkili kararlardan biri de MEB, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 07.09.2012 tarih ve “İlköğretim Sınıf Rehberlik Programı Uygulamaları” konulu yazısıdır. Yazıda özet olarak;

1-2006-2007 Eğitim-Öğretim yılından itibaren uygulanmakta olan “İlköğretim ve Ortaöğretim Rehberlik Programı” ilkokul 1. ve ortaokul 5. sınıf dışındaki sınıflarda uygulanmaya devam edileceği,

2-Talim Terbiye Kurulunun 25.06.2012 tarih ve 69 sayılı kararıyla yürürlüğe konulan haftalık ders çizelgesinde 1.ve 5.sınıflarda rehberlik ders saati yer almadığından, rehberlik programı uygulanmayacak, rehberlik hizmetleri ve uygulamaları, ders saatlerine bağlı olmaksızın yürütüleceği, hükümleri yer almaktadır.

Talim ve Terbiye Kurulunun 20.07.2010 tarih ve 75 sayılı kararı ile belirlenen haftalık ders çizelgelerinin uygulanmasıyla ilgili açıklamalar bölümünde, Rehberlik/Sosyal Etkinlikler dersinin işlenişiyle ilgili şu belirlemeler yer almaktadır; “Rehberlik/sosyal etkinlikler dersi, ilgili mevzuatına ve programına göre işlenir. Rehberlik/sosyal etkinlikler dersi için ayrılan ders saati, dönüşümlü şekilde bir hafta rehberlik, bir hafta sosyal etkinlikler için kullanılır. Sosyal etkinlik çalışmaları kapsamında, “Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği”nde belirtilen esaslar dikkate alınarak tamamlanması zorunlu, belirli sayıdaki etkinlikler yapılır. Bu çalışmalar proje faaliyetleri şeklinde de planlanıp uygulanabilir.”

MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Talim ve Terbiye Kurulundan da görüş alarak ve yukarıda açıkladığım hükümleri de dikkate alarak, 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılından itibaren 1.ve 5.sınıflarda rehberlik ders saatleri kaldırıldığı için sosyal etkinlik çalışmalarının da yapılmayacağını, buna bağlı olarak, bu sınıflardajanskamu “Sosyal Kulüp” çalışmalarının da yapılmaması gerektiği gibi bir sonuç çıkarmıştır. Genel Müdürlük, yazının son bölümünde, “rehberlik hizmetleri ve uygulamaları, ders saatlerine bağlı olmaksızın yürütülecektir” diyerek de, ortaya çözülmesi zor bir sorun çıkarmıştır.

Şimdi, 1. ve 5. sınıf öğrencileri, “Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği”nde belirtilen ve tamamlanması zorunlu etkinlikleri yapacak mıdır, yapmayacak mıdır?

Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği yürürlükte dururken ve öğrencilerin bu yönetmelikte sayılan etkinlikleri tamamlaması zorunluyken, MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bir yazı yazarak, bu yönetmeliğin hükümlerini ortadan kaldırabilir mi?

Ya da anılan Genel Müdürlük, Talim ve Terbiye Kurulundan görüş alarak, “bu etkinlikler yapılmayacak” diye yazı yazabilir mi?

Bakanlığın, çeşitli birimleri, yürürlükte olan bir ve “hukuk normunu, hiyerarşide daha alt düzeyde olan bir hukuk normuyla yok sayabilir mi?

Yönetmelikler, normlar hiyerarşisinde, “Genelge”, “Karar” ve çeşitli birimlerin çıkardığı “Yazılardan” daha üst sırada yer almaktadır.

Üstelik sosyal etkinliklerin, sosyal kulüp çalışmalarının öğrencilere kazandıracağı değerler ve bu etkinliklerin yapılış amacı ortada dururken, Bakanlığın bir biriminin, bu uygulamayı bir yazıyla ya da bir kararla ortadan kaldırması, yok sayması veya by-pas etmesi yararlı olmadığı gibi “Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği” yürürlükteyken de, bu yönetmelikte yer alan sosyal etkinliklerin, Talim ve Terbiye Kurulu kararına atıf yapılarak, öğrencilere yaptırılmaması, uygulanmaması, normlar hiyerarşisine göre hukuki de değildir.

Bakanlık acilen, hukukçuların ve MEB’e uzun yıllar hizmet etmiş bürokratların yer alacağı bir kurul oluşturarak, 4+4+4 Eğitim Yasasının yürürlüğe girmesiyle ortaya çıkan mevzuat uyumsuzluklarını gidermelidir.

Çünkü işvereni insan, işgöreni insan, malzemesi insan ve ürünü insan olan eğitim sisteminin, bu kadar karmaşaya tahammülü olmayacağı gibi, bu karmaşanın toplumun geleceğinde derin yaralar açacağı da iyi bilinmelidir.