MEB, bir yandan meslek liseleri ile imam-hatip liselerinin ve bu liselerde öğrenim gören öğrencilerin sayısını teşvikler, yasal düzenlemelerle arttırmaya çalışırken; bir yandan da bilerek ya da bilmeyerek, bu liselerdeki öğretim kalitesinin düşmesine yol açacak uygulamalara imza atıyor.

 

Eğitim sisteminde yapılan her düzenlemenin, sadece bir boyutunun olmadığının bilinmesi ve yapılan düzenlemelerin bu esasa göre hayata geçirilmesi gerekirken; genel liselerin, Anadolu liselerine dönüştürülmesi uygulamasında bu kural göz ardı edildi.

 

Genel liselerin, Anadolu liselerine dönüştürülmesinden amaçlananın ne olduğu yeterince anlaşılamadan, üstelik ortaöğretim sisteminde köklü dönüşümlerin tartışıldığı bir dönemde Milli Eğitim Eski Nimet Çubukçu döneminde çıkarılan bir genelge gereği, 2012-2013 Öğretim yılının sonunda, genel liselerin, Anadolu liselerine dönüşümü tamamlandı.

 

Bu konu ile ilgili olarak 8/7/ 2010 tarihinde, “blog.milliyet.com.tr” sitesinde, “Liselerin, Anadolu Liselerine Dönüştürülmesi” başlığıyla kaleme aldığımız yazıda, konuyu bütün boyutlarıyla değerlendirmiş; özellikle, SBS’de 0-300 puan alan, başarı oranı düşük öğrencilerin, meslek liselerine yönlendirileceği, bu liselerde eğitim  kalitesinin düşeceği, çeşitli disiplin sorunlarının yaşanacağı ve meslek liselerinin bu dönüşümden olumsuz yönde etkileneceğini belirtmiştik.

 

Yazımızın bir bölümünde yer alan “400 ve üzeri puan alan öğrencilerin tercih ettiği liseler hem başarı, hem disiplin hem de eğitim kalitesi açısından veliler ve öğretmenler açısından tercih edilir liseler olacak; 300-400 puan ile öğrenci alan liseler kalitenin biraz düştüğü ama eğitimin nispeten devam ettiği liseler olacak; ancak 300 puanın altında puan alan öğrencilerce tercih edilen liseler  ise hem başarı, hem disiplin hem de eğitim kalitesi açısından veliler ve öğretmenler tarafından tercih edilmeyen liseler olacak ve sorun da bu aşamadan sonra başlayacaktır.” şeklindeki belirlemelerimiz, öğretmen ve öğrencilerin yaşayabileceği sorunları şöyle açıklıyor;

 

“40 kişilik bir sınıfta, öğrenci başarısı açısından, diğer arkadaşlarına göre geride kalan 10 civarında öğrenci olur. Geride kalan bu öğrencilerden oluşan sınıflar ve liseler düşünün. Bu sınıfları okutmak için öğretmen arkadaşların hiç biri gönüllü olmaz. Çünkü bu öğrencilere bulundukları sınıfın müfredatı yerine, temel bilgi eksiklikleri verilir. Bu öğrencilerden çok büyük başarılar beklenmez. Bu öğrencilerde başarı eksikliğinin yanı sıra disiplinsizlik de daha fazla görülür. Şimdiki durumda en azından sınavla puan alan liselere giremeyen öğrenciler, ikametlerinin bulunduğu yerdeki liselere devam ediyordu. Bu durum SBS sınavında 0-400 puan alan öğrencileri harmanlayarak fırsat eşitliğini dengeliyordu. Yeni sistemde ise 300 puanın altında puan alan öğrencilerin kümelendiği okullar sorun yumağına dönüşecektir.”

 

Yazımız; şu temennilerle son buluyor; “Kısacası, yapılmak istenen bu düzenleme eğitimde fırsat eşitliğini bozacak, ikametinin bulunduğu yerdeki liseye kayıt yaptıramayan öğrencilerin velilerine servis ücreti şeklinde yeni külfetler getirecek, liselerin puanlarla sıralandığı, düşük puanla öğrenci alan liseleri ötekileştirecek, disiplin olaylarında ciddi artışların olduğu bir kaos ortamı yaratacaktır. Eğitim sistemi deneme-yanılma yoluyla değişikliklerin yapılmadığı, alınan kararlardan 1 yıl sonra vazgeçilmediği, idari işlem ve eylemlerin yargı sisteminden dönmediği ve uzun vadeli planlamaların yapıldığı bir sistem olmalıdır.”

Gelinen noktada, Bakanlık tarafından 2012-2013 Öğretim yılı SBS sonuçlarına göre; sınava giren ve sınavla öğrenci alan liselere yerleşemeyen 581 bin civarında öğrenci, meslek liselerine ve imam-hatip liselerine yönlendirilecektir/yönlendirilmiştir. Bakanlığın yaptığı aynı açıklamada, bu öğrencilerin SBS’de 200 puanın altında puan alan öğrenciler olduğu da ifade edilmiştir.

 

Daha önceki yıllarda en azından, sınavla öğrenci alan liselerin kapasitesi 330 bin civarındayken, bu liselere yerleşen adayların aldığı en az puanın 300 olduğu, bu sene bu kapasitenin artmasıyla, bu puanın 200’e düştüğü bilinirken; yine ikametgâhına yakın meslek ve imam-hatip liselerine kayıt yaptıran öğrencilerin, bu  yıl bu liselere yönlendirilen öğrencilerden SBS başarı sıralamasına göre daha üst sıralarda olduğu tartışma götürmezdir.

 

Öğrencilerin isteği dışında lise türlerine yönlendirilmesinin yanlışlığı bir yana, SBS’ye giren 1 112 604 öğrenciden, SBS başarı sıralamasında 200 puan ve altında puan alan 581 bin öğrencinin; meslek ve imam-hatip liselerine yönlendirilmesi, bu liselerdeki eğitim-öğretimi olumsuz etkilemeyecek midir?

 

Yaldızlı sözlerle, mesleki ortaöğretimin, genel ortaöğretim içindeki payını yükseltmeyi, mesleki eğitimin “Memleket Meselesi” olduğunu yüksek sesle söyleyecek düzeyde önemsemeyi, imam-hatiplerin sayısını ve niteliğini artırmayı önüne hedef olarak koyan bir Bakanlığın; uygulamaları, söylemleri ve hedeflerinin örtüştüğünü söyleyebilir miyiz?

 

Bu durum, yani genel liselerin, Anadolu liselerine dönüştürülmesinin sonucunda ortaya çıkan durum; SBS’de en sonlarda yer alan, başarı sıralaması düşük öğrencilerin devam edeceği meslek ve imam-hatip liselerine vurulmuş bir darbe değil midir?

 

Bu uygulamayla, zaten lise türleri arasında SBS başarı sıralamasında en sonlarda yer alan meslek ve imam-hatip liselerinin, eğitim ve öğretim kalitesi açısından mezarı kazılmış olmuyor mu?

 

Ne dersiniz?