~~7 Haziran 2015 milletvekili genel seçimlerine yaklaşırken, seçimler sonrası oluşacak parlamentoda grubu bulunması muhtemel partiler olan AKP, CHP, MHP ve HDP, toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren “eğitim” konusuna acaba nasıl bakıyor?

Öncelikle bu siyasi partilerin eğitim politikalarını oluşturan temalar şu başlıklar altında belirlenebilir (TEDMEM, 2015);
1. Eğitime Temel Yaklaşım
2. Yönetim ve Yönetişim
3. Eğitim Finansmanı
4. Eğitimde Eşitlik ve Adalet
5. Temel Eğitim ve Ortaöğretim
6. Eğitim İçeriği
7. Eğitim Ortamları ve Fiziksel Altyapı
8. Ölçme-Değerlendirme ve Geçiş Sistemleri
9. Öğretmen Yetiştirme, Öğretmen Niteliği ve İstihdamı
10. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri
11. Özel Eğitim ve Farklı Gelişen Çocuklar
12. Mesleki Eğitim
13. Teknoloji
14. Yükseköğretim
15. Yaşam Boyu Eğitim
16. Okul Güvenliği
17. Ana Dilde Eğitim
18. Din Eğitimi
19. Özel Öğretim
20. Eğitimin Diğer Alanlarla İlişkisi.

AK Parti, CHP, MHP, HDP’nin 2011 ve 2015 seçim bildirgeleri temalar bazında incelendiğinde, dikkati çeken hususlar aşağıdaki gibi özetlenebilir;

-Toplumsal katılım, yönetişim, tüm paydaşların eğitime ilişkin kararlara tam anlamıyla dâhil olması gibi, bu katılımcılık anlayışının eğitim sistemi için bir denetim ve denge mekanizması olarak işlev görmesine yönelik politikalar tanımsız bırakılmaktadır. Ayrıca Türkiye’de eğitim sisteminin merkezi olarak yönetilmesine dair sorunlar sıkça tartışılsa da gerekçi ve somut politika önerilerine gerektiği kadar değinilmemektedir.

-Eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için önkoşul sayılabilecek; eğitimcilere yönelik eğitsel rehberlik, bağımsız idari denetimler, akreditasyon süreçleri, kalite kontrol göstergeleri gibi niteliğe ilişkin politikalar tartışma konusu olmaktan çok uzaktır.

-Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği ile adalet tartışmalarına büyük bir pay verilmektedir ancak bunun sağlanabilmesi için gerekli nitel ve nicel ihtiyaçların giderilmesi eğitime ayrılan
kaynakların artırılması, çeşitlendirilmesi ile ekonomiklik, verimlilik ve etkililik baz alınarak kullanılması yönünde plan ve stratejilerin oldukça sınırlı olduğu söylenebilmektedir.

-Alt yapı, eğitimde fırsat ve imkân eşitliği, adaletin sağlanması gibi oldukça temel sorun alanlarına ilişkin vurgu yapılmasına rağmen, niyetler somut politikalarla desteklenememekte ve çözüm üretme noktasında sınırlıklar barındırmaktadır.

-Eğitim ortamları ve fiziksel altyapıya yönelik politikalar diğer birçok alanda olduğu gibi nitelik odaklı değildir. Nicel eksiklikler ise, tüm partiler tarafından kabul gören bir sorun alanı değildir.

-Ülkemizde kemikleşmiş bir sorun alanı olan ölçme değerlendirme ve geçiş sistemlerine yönelik başlıca sorun, ölçme değerlendirmenin felsefeden bağımsız tartışılması ve gelenekselliğini koruyarak eleme ve sıralama aracı olarak kullanılması gelmektedir. Partiler ise bunun bir sorun alanı olduğunu görmekte ancak mevcut yaklaşımı değiştirerek çözüm sağlayacak önerilerde bulunamamaktadır. Bu noktada partilerin söylemleri halkın talebini karşılayacak popülist bir dile kaymaktadır. Ayrıca siyasi partilerin yükseköğretime geçiş sorunları nedeni ile bu kapsama daha fazla odaklandıkları düşünülebilir. Ancak çocuğun mutluluğu, gelişimi en çok odaklanılması gereken alanken, bu kapsamdaki açıklamaların sınırlı kaldığı görülmektedir.

-Memnuniyet artırmak üzere önerilen personel politikaları, atama ve tayinlere ilişkin düzenlemelerle toplumsal talepleri cevaplamak ön plana alırken, öğretmen niteliği gibi eğitim gerçeklerinin ikinci plana alındığı ya da bunlara hiç yer verilmediği görülmektedir. Bu noktada öğretmenlik mesleğine ilişkin makro politikaların kolaycı çözüm önerileri olduğu söylenebilir.

-Eğitim sisteminde olumlu sonuçlar üretme açısından sıkça vurgulanan rehberlik ve psikolojik yardım çalışmaları; meslek seçimi, eşitlik sağlama, sorun çözme ve özel eğitim bağlamında ele alınmaktadır. Ancak var olan verimsiz rehberlik hizmetlerinin sistem içerisinde nasıl işlerlik kazanacağı ve bunun sonucunda istenen çıktıların nasıl oluşturulacağı soruları göz ardı edilmektedir.

-Özel eğitim ihtiyacı olan ve farklı gelişim gösteren bireylere yönelik politikalar genel söylemlerle sınırlı kalmakta, duygusal ve teknik bakımdan yetersiz görünmektedir. Bu tutum uygulama önerilerinde olduğu gibi dil ve söylem bazında da dikkat çekmektedir. Üstün yetenekliliğe ilişkin vurgu ise, ekonomi temelli olmakla beraber, üstün yetenekli bireylere rasyonel olmayan biçimde, toplum için kurtarıcı olma misyonu yüklenmektedir.

-Mesleki eğitim vurgusu her zaman olduğu gibi ciddiyetle ele alınmıştır ancak mesleki eğitimin nitelikli sosyal sermaye, üretim ve istihdam gibi konularda etkin sonuçlar üretebilmesi eğitimin diğer alanlarla etkileşim içerisinde olmasına bağlıdır. Mesleki eğitim okul dışında diğer alanların beklenti ve katkıları ile çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Ancak bu yaklaşımı gözeten politikalar ve uygulama önerileri oldukça sınırlı kalmaktadır.

-Türkiye’nin bilgi toplumu statüsüne geçmesini destekleyen siyasi partilerin dahi eğitimde teknoloji kullanımına yönelik politikaları pedagojik yaklaşımdan yoksundur. Teknolojiye
eğitimde yer veren partilerin ise teknolojiyi eğitim süreçleri ile entegre etmeden araç ve gereçlere indirgedikleri gözlenmektedir.

-Yükseköğretimde uluslararasılaşma, rekabet ve ekonomik gelişim göstergeleri vurgulanırken dönüşüm sürecinin başarıyla nasıl yürütüleceği tanımsız kalmaktadır. Özellikle devlet eli ve kaynakları ile üniversitelerin özerkleştirilmesi ironik bir strateji olarak değerlendirilebilecek niteliktedir. Siyasi dalgalanmalardan oldukça etkilenen yükseköğretim kurumlarının demokratik, şeffaf ve hesap verebilir olmasının bir siyasal kültürün sonucunda ortaya çıkabileceği, diğer tüm alan ve sektörlerle birlikte dönüşeceği gerçeği göz ardı edilmektedir.

-Yaşam boyu eğitime yönelik politikalar tüm partilerde sınırlı olmakla birlikte, neoliberal eğilimlerin bir sonucu olarak ekonomi-eğitim ilişkisini beslemek amacıyla vurgulanmaktadır.

-Okul güvenliği tüm partiler tarafından yer verilen ancak kısıtlı bir bakış açısıyla ele alınan konulardandır. Güvenliğin negatif boyutlarıyla ele alınması, öğrencilerin iyi olma hallerinin ise beslenme ve sağlık kontrolleri ile sınırlandırılması bütüncül bir yaklaşımın sergilenmediğini göstermektedir.

-Özellikle dershanelerin dönüşümü gibi süreçlerde gündeme gelen eğitimde özelleşme meselesi Türkiye’de finansal, sosyolojik ve ekonomik açıdan tartışılmaktadır. Meselenin eğitimde adalet ve fırsat eşitliği, ekonomik olarak dezavantajlı kesimlerin nitelikli eğitme erişimi, eğitimin bir sektör olarak ele alınması gibi farklı boyutları olmasına rağmen siyasi partilerin bu konuya yaklaşımları ve önerileri bulunmamakta ya da sınırlı kalmaktadır.


Kaynaklar

TEDMEM, (2015). Siyasi Partilerin 2015 Genel Seçim Bildirgeleri: Eğitim Politikalarına İlişkin Değerlendirmeler. Ankara.