~~Kalkınma, bir ulusun arzu edilen şekilde ekonomik gelişme süreci ortaya koyabilmesi amacıyla ulusal ekonominin bir bütün olarak düzenlenmesidir. Daha geniş bir anlamda kalkınma bir toplumda ekonomik toplumsal ve siyasal alanda arzu edilen her türlü değişme ve gelişme olarak tanımlanabilmektedir. (Tok, 2010: akt; Çetin, 2014).
Kalkınma aslında sadece ekonomik verilerle anlatılan bir kavram değil aynı zaman da sosyal yönü de kuvvetli olan bir kavramdır.
Kalkınma kavramına tarihsel açıdan ele alındığında ise az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan beşeri acıların azaltılması ve maddi refahı arttırmaya yönelik potansiyelinin harekete geçirilmesi çabası olarak tanımlanmaktadır. Tarihsel süreçte ekonomik ilişkilerin toplumsal yaşam içerisindeki konumuyla, kalkınma kavramının kullanım biçimi arasında yakın ilişki vardır. İktisadi ilişkilerin toplumsal yaşamın bir parçası olarak değerlendirildiği dönemlerde kalkınma kavramı iktisadi olandan daha geniş bir içerikte kullanılmış; bu kavramın içeriği ekonomiyle sınırlandırılmıştır. Fakat kalkınma olgusunun ekonomi dışı alanlarla olan içiçeliği ve kavramla anlatılabilen geri kalmışlığın ekonomik faktörler dışında da bir takım nedenlere bağlı oluşu; kavramın sadece ekonomik olarak değil farklı alanlarda da açıklanabileceğini göstermektedir (Yavilioğlu, 2002, akt: Çetin, 2014).
Kalkınma kavramında büyük önem taşıyan bir özellik ise, ülke ekonomisinde meydana gelen olumlu artışlar ile birlikte sosyal bazı ölçütlerin de değişiklik gösterebilmesidir. Üretim artarken verimliliğin de artması, altyapı ve sosyal yatırımların ülkenin belirli bir kısmında değil de ülkenin bütün bölgelerine  yayılmış olması, eğitimde çağdaş teknolojiyi kapsayan sistemlerin gelişmesi, halkın manevi yönden zenginleşmesi, insan hakları bilincinin yerleşmesi, vb gibi diğer sosyo- kültürel faktörlerin de olumlu yönde gelişmesi kalkınma kavramının açıklanmasına bir bütünlük kazandırmaktadır (Aydın, 2006, akt: Çetin, 2014).
Sosyal bir içerik taşıyan kalkınma kavramı öz olarak toplumun yaşam koşullarının iyileşmesidir. Toplumun refah durumunu gösteren dolayısıyla fiziksel bir ölçü birimiyle ölçülebilmesi mümkün olmayan kalkınma, birçok sosyal, ekonomik, kültürel ve hatta siyasi göstergelerle açıklanabilmekte olup, bu göstergeler kişi başına düşen milli gelir, eğitim durumu, sağlık göstergeleri olarak sınıflandırılabilmektedir. Birbiriyle sıkı ilişkili olan bu göstergeleri en iyi noktaya çıkarabilme veya bu sorunları çözebilme durumu o ülkenin kalkınmışlık derecesini ortaya koymaktadır.
Genel olarak kalkınma, hem ekonomik hem de toplumsal bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda eğitimin ülkelerin kalkınmışlık ölçütlerinin yüksek seviyelerde olmasına katkısı oldukça büyük olmaktadır. Birçok sayıda genç insanın, kalkınan bir ekonomi ve anayasa hedefine uygun olarak yetiştirilmesi eğitimin, toplumsal, kültürel ve psikolojik etkilerinin yanı sıra ekonomik etkisinin olduğunu gösterir. Ülkedeki ekonomik duruma yansıyan bu etkilerde ülkelerin azgelişmiş ya da gelişmiş olarak sınıflandırmasına neden olmaktadır (Çakmak, 2008: 36).
Bu açıklamaların sonucu olarak azgelişmişlik, bir ülkedeki gelir yoksulluğundan ziyade kimi temel yeteneklerin yetersizliği olarak kabul edilmektedir. Bir ülkedeki okur-yazar oranı, okullaşma oranı, öğrenci başına düşen öğretmen, eğitime ayrılan harcama payları, vb birçok durumun değerlendirmesi yapılmaktadır. Günümüzde gelişen ülkelerin başarılarındaki en büyük payın eğitim olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
J.S.Coleman, bir ülkenin ekonomik kalkınma düzeyi ve derecesini anlamakta kullanılacak ölçütlerden biri de eğitimdir, diyor. Ekonomik göstergelerin yanı sıra, ülkelerin demokratik yapıları ve bunu sağlıklı şekilde sürdürebilmeleri de gelişmişlik ölçütlerinden biri olmaktadır (Coleman, 2005; Aktr, Ergün, 2011).
Öztürk (2005)’ göre eğitim ülkelerin kalkınmışlık seviyelerini arttırmaktadır ve birçok az gelişmiş ülkelerin ortak özellikleri olarak gösterilen eksiklikleri giderme de bu ülkelere yardımda bulunmaktadır. Buna göre eğitim;
-Gelir düzeyinde artış yaratma
-Gelirin adil paylaşımını sağlama
-Emeğin verimliliğini arttırma
-Suç işleme oranlarında azalma
-Siyasal istikrar ve toplumsal dayanışmanın sağlanması
-Demokratikleşme
-Düşük doğurganlık ve bebek ölüm hızının sağlanması
-Teknoloji yaratma ve kullanımını kolaylaştırmanın sağlanması, işlevlerine sahiptir.
Bu bilgiler ışığında, eğitim göstergelerinden biri ve en önemlisi olan 15 yaş ve üstü aktif nüfusun eğitim düzeyi, TÜİK (2015) verilerine göre, cinsiyete göre ve toplamda bitirilen eğitim düzeyi şu şekildedir;
Bitirilen Eğitim Düzeyi Erkek Kadın Toplam
Okuma Yazma Bilmeyen 430 782 2 191 302 2 622 084
Okuma Yazma Bilen, Bir Okul Bitirmeyen 1 119 449 2 547 565 3 667 014
İlkokul 6 350 623 8 487 597 14 838 220
İlköğretim 6 010 573 4 600 390 10 610 963
Ortaokul veya Dengi 2 899 536 2 069 181 4 968 717
Lise veya Dengi 7 268 703 5 334 117 12 602 820
Yüksekokul veya Fakülte Mezunu 4 140 934 3 306 335 7 447 269
Yüksek Lisans Mezunu 339 896 239 834 579 730
Doktora Mezunu 96 890 63 520 160 410
Bilinmeyen 434 805 452 208 887 013
Toplam 29 092 191 20 092 049 58 384 240

Bu veriler değerlendirildiğinde ilk göze çarpan husus, mezuniyet durumu bilinmeyenlerle birlikte okuma yazma bilmeyen nüfusun, çoğunluğu kadınlar olmak üzere % 6 gibi korkunç bir oranda olması; okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyenlerin oranının % 6,2 oranında; ilkokul mezunlarının % 25 oranında; ilköğretim, ortaokul ve dengi okul mezunlarının % 26oranında; lise veya dengi okul  mezunlarının % 21,5 oranında; yüksekokul ve fakülte mezunlarının % 12,7 oranında; yüksek lisans ve doktora mezunlarının ise % 1,2 gibi düşük bir oranda olmasıdır.
Bir fikir vermesi anlamında, yükseköğrenim mezunu olanların, OECD ülkelerindeki ortalaması %24,8, Kanada’da % 47,8, Meksika’da da Türkiye’nin iki katı oranında (TİSK, 2008).
Sonuç olarak; Türkiye kalkınmakta olan bir ülke olarak eğitime ve eğitimin kalitesine çok büyük çabalar harcamamaktadır. Mezuniyet oranlarına bakıldığında gelişmiş ülkelerin oldukça altında bir seyir göze çarpmaktadır. Dolayısıyla Türkiye gelişmişliğin göstergesi olan eğitime gereken önemi ve desteği yeterince gösterememektedir.

Kaynaklar
ÇAKMAK, Ö. (2008). ‘’Eğitimin ekonomiye ve Kalkınmaya Etkisi’’, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı:11.
ÇETİN, B. (2014). EĞİTİM VE KALKINMA İLİŞKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ. KARAMANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ-KARAMAN
ERGÜN, M. (2005), ‘’Eğitim ve Kalkınma’’, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi, Sosyal Bilimler Sempozyumu.
ÖZTÜRK, N.(2005), ‘’İktisadi Kalkınmada Eğitimin Rolü’’, Sosyo Ekonomi Dergisi, S:1.
TİSK, (2008). OECD Ülkelerinde Kadınlar ve Erkekler.
TÜİK (2015) http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=temelist